6.11.13

Yersizliğin yurtsuzluğu

Bizim için neyin iyi olduğunu asla bilemiyoruz.
Hiçbir zaman her şeyi boş verip kendi istediği yola gidebilen biri olamadım.
Biraz genetik belki, bizim ailede kimse yapamadı bunu.
Hastalıklı bir şekilde hep birbirimizi suçladık,
Neyin neden olmadığı hakkında bir sürü cevabımız vardı,
Ama işte, hep cevap verilecek biri vardı,
Ve cevap vermeyi önemseyecek şekilde yetiştirildik.
Son 7 yılım nasıl geçti bilmiyorum.
Büyümeye vaktim olmadı sanki.
İstanbul bana hiçbir şey katmadı.
Üstelik burada kalma ısrarım yüzünden,
Beni bekleyen en iyi şeyi, babamı da kaybettim.
Uzun zamandır kalp sızısı hissetmediğimi söyledim az önce.
Evet, belki ailem bana kronik kalp sızısı ihtiyacını da devretmiştir.
Hiçbir yol bir yere götürmüyor.
En baştan cayıyorum her şeyden.
Ama filmler öyle değil, tahmin edilebilir mutluluklar var.
Bu yüzden izliyoruz, bu yüzden "satıyorlar"
Kalbimin yarısını 16 yaşımda harcadım.
Kalanı da babamla beraber gitti sanki.
Artık beynim acıyor.
Yoracak kalbim kalmadığı için pilim bitene kadar düşünüyorum.
İdeal diye bir şey yok.
Vicdanı olan insanın elinde sadece vicdanı kalıyor.
Diğer her şey diğerleri için.
Herkes hevesle yolunu buluyor.
Bense topraksız bir yere dikilmiş ağaç gibiyim.
Ne besleniyorum ne de oksijen yayıyorum.
Hiçbir şeye faydam yok, hiçbir şeyin faydası yok.
Biliyorum, tanrı beni uzun yaşatacak.
Çünkü ben ne istesem olmaz.
Belki istemeyi bilmiyorum.
Ya da sadece istemekle mi yetiniyorum.
Tanrı bilir.
Belki de zorlu bir yolun en çetin kısmına denk geldim.
Ve o yolda o kadar hiçbir şey yoktu ki, sonrasında da olmayacak gibi geliyor.
Belki tam da hazinenin olduğu yere 10 adım kala keşfi bıraktım.
Yaşıma yakışmayan bir yaşlanmışlık içindeyim.
Babam benden daha hayat doluydu, ben neden ölmedim.
Bu işler böyle mi oluyor hep.
Ne isteyeceğimi bilmiyorum artık.
Neye aitim, neye değilim.
Bütün heyecanım, bütün merakım diğerleriyle göle dökülecekken cızırdayan ateşe düşüp buhar olup gitti.
Neye yaradığımı bilmiyorum.
Artık dünyanın bana ihtiyacı varmış gibi gelmiyor.
Hatta hiçbir şeyin bana ihtiyacı yok gibi.
Bana ihtiyacı olduğunu şimdiye dek hep söyleyen kişinin yanında olamadım.
Şimdi olma şansım da yok.
Kaza kurşunu arıyorum.
Ama bende bu şans varken anca sakat kalıp altıma sıçarım.
Sikeyim böyle kutsal kaderi.
Keyif alanlar, hala merak duyabilenler kalsın.
Benim burada ne işim var.
Sanki içimdeki bütün sıkışık duygular yağmalanmış gibi.
Sadece teniyle kalmış organsız bir vücut gibiyim.
Tanrı çok meşgul, hiçbir çağrıma dönmüyor.
Tanrıyı spam olarak işaretliyorum ama hesabı kapanmıyor.
O kadar anlamsız ki bütün bu yaşananlar.
Bunlardan ders çıkaranlara hayretle bakıyorum.
Fakat hayretim suratımdan belli olmuyor artık.
Her şey olası, herkes ölesi, her şey bir başka şeyin kölesi.
Hayallerle, varsayımlarla, mantıksızca, ahmakça ve ölemeyecek kadar alçakça yaşıyoruz.
Artık ruhumu arındırmıyor yağmur sesi.
Çünkü ne ruhumu ne de bedenimi hissetmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder