15.9.13

Hiçbir öğüt yaşamak zorunda olduğumuz pişmanlığı yok edemez, bu dünyaya pişman olmak için geldik, bunu artık tanrı bile değiştiremez

Hep gizli gizli üzülen bir çocuktum
Hayattaki rolüm her şeyi tatlıya bağlamaktı ama
Ben tatlıya bağlanacak bir şeyim olmadığı zamanlarda
İnsanlar keyifli, mutluyken
Bu günlerin bir daha yaşanamayacağı günleri düşünüp üzülürdüm
Salonda kahkahalar duyulurdu, ben yan odada oturur onları dinler iç çekerdim
Sanki hayata gelme amacım mutluların yerine üzülmek, üzgünleri de mutlu etmekti
Şimdi o hep korktuğum, düşününce üzüldüğüm günlerin gerçeğindeyim
Erken üzülmek hiçbir şeyi hafifletmiyormuş
Her gün kendine bir gün bunun olacağını söylemek insanı hazırlamıyormuş
Ben bana kahramanlığı, içtenliği, iyiliği,  neşeyi, dövüşmeyi, onarmayı, konuşmayı, güldürmeyi, kızmayı, sevmeyi öğreten ustamı,
Hocamı, abimi, kardeşimi, oğlumu, babamı kaybettim
Bugün düşündüğümde kendime öyle kızıyorum ki
Keşke o gelecekteki kötü günleri düşünürken dahil olamadığım güzel günlere geri dönebilsem
O kahkahalar arasında bir kahkaha da ben atsam
Her zaman düşünülmeyeni düşünme sevdasından kurtulsam keşke
Çocukluk işte
Kimbilir ne amaçla öğretilen neyden hiç alakası olmayan bu dersi çıkardım
Kendime öyle kızıyorum ki
Hasta olacağım böyle giderse
Artık bana gözlerini sevgiyle kısıp, yılgın bir sesle bırak artık o sigarayı diyen güzel babacığım yok.
O yanında türlü şebeklikler yapıp, dışarıda hiç bilinmeyen yüzümü tek ona gösterdiğim canım yok
Bana şarkılar öğretirken o şarkıları yaşayan, yaşatan, ruhumdaki her teli titreten o güzel bakışlı meleğim yok.
Kızınca kovan, duyulmadık küfürler eden, beş dakika sonra saman alevini söndürüp, şundan da ye diyen, beni düşünen, kollayan, bekleyen, özleyenim yok.
Neden böyle bir ders çıkardım hayattan.
Neden hiçbir şeyi zamanında yaşamadım.
Neden hep daha ilerisine gittim de asıl önemli olan yeri unuttum.
Neden babamı çocuk gibi görecek kadar değiştim.
Onu hafife alacak kadar yaşlandım.
Şimdi ben oğlumu mu, babamımı, ağabeyimi mi yoksa bütün bu olduklarımın sebebini, ondan çaldığım kendimi mi kaybettim.
Acaba ben neyin taklidi olduğunu unutan bir taklitçi miyim.
Hiçbir şey bilmiyorum artık.
Bana öğretecek birisi de yok.
Biz ailecek zincirin halkaları gibiydik
Ve bizi su yüzünde tutan en önemli halka koptu gitti.
Bu yüzden suya düştük
Ve artık ömrümüz paslanarak, batarak, saklanarak, boğularak geçecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder